-
1 vermek
vermek <- ir> (-i -e) geben (jemandem A) (a fig z.B. Fest); schenken (jemandem A); hinterlassen (z.B. Haus); erteilen (z.B. Unterricht); verbreiten (z.B. Geruch), machen (Geräusch); jemandem die Tochter (zur Frau) geben; als richtig betrachten (z.B. Handlung); Diplom, Ermächtigung erteilen; Hoffnung machen; Kummer bereiten; Pass ausstellen; Schuld begleichen; (Rücken zur Wand) wenden; Zeit aufwenden, opfern;-i heyecana vermek in Aufruhr versetzen;-e randevu vermek eine Verabredung treffen mit; einen Termin geben D;verildiği yer Ausstellungsort m (einer Urkunde);ver elini İstanbul! etwa und jetzt ab nach Istanbul!;(zum Ausdruck einer eiligen Handlung) (-e, -a, -i usw) + vermek: alıvermek gleich ( oder schnell) nehmen;bakıvermek schnell ( oder flüchtig) hinsehen;söyleyivermek gleich ( oder ohne weiteres) sagen;anlayıvermek sofort begreifen -
2 vermek
vt1) geben5) (oy) abgeben; ( gazeteye ilan) aufgebenbana yarısını verdi er hat mir die Hälfte abgegeben6) ( dilekçe) einreichen7) sportseti \vermek den Satz abgeben8) ( unvan) verleihen9) ( hesap) ablegen -
3 vermek
дать зада́ть переда́ть пода́ть предоставля́ть* * *-ir -i,-e1) врз. дава́тьad vermek — дава́ть и́мя, нарека́ть
ara vermek — де́лать переры́в, дава́ть переды́шку
borcunu vermek — отдава́ть свой долг
ders vermek — дава́ть уро́ки
fırsat vermek — предоставля́ть возмо́жность
ifade vermek — дава́ть показа́ния
konser vermek — дава́ть конце́рт
ses vermek — подава́ть го́лос, отклика́ться
yemiş vermek — дава́ть плоды́
yemek vermek — дать обе́д
feraklık vermek — ра́довать, доставля́ть ра́дость
zahmet vermek — доставля́ть затрудне́ние / беспоко́йство
2) подверга́ть, предава́ть чемуateşe vermek — предава́ть огню́
ortalığı heyecana vermek — волнова́ть всю окру́гу
3) выдава́ть за́муж4) создава́ть, дава́тьışık vermek — дава́ть / испуска́ть свет
korku vermek — нагоня́ть страх
sıkıntı vermek — наводи́ть ску́ку
5) припи́сывать, относи́ть к чемуtalihsizliğe vermek — припи́сывать невезе́нию
6) направля́ть, повора́чивать что к чемуsırtını sobaya vermek — стать спино́й к печи́
7) придава́ть ( вкус)tat vermek — запра́вить, сдо́брить, прида́ть [прия́тный] вкус
8) нести́ (ущерб, потери и т. п.)kurban vermek — понести́ же́ртвы
bu depremde çok kurban verdiler — они́ понесли́ мно́го жертв из-за э́того землетрясе́ния
zarar vermek — причиня́ть уще́рб / вред
don ekinlere zarar verir — за́морозки вредя́т посе́вам
9) в роли вспомогательного гл., выражает быстротуsusuverdi — он тут же / сра́зу замолча́л
yazıvermek — бы́стро написа́ть
••- pek sıkıldık mı atla bir vapuravermemiş / vermeyince mabut neylesin Mahmut — посл. уж е́сли не дал Бог, так что сде́лает Махму́д?
- ver elini İstanbul!
- verip veriştirmek -
4 vermek
(verir)В, Д1) в разн. знач. дава́тьad vermek — дава́ть и́мя, нарека́ть
ara vermek — де́лать переры́в, дава́ть переды́шку
- a el(ini) vermek — подава́ть ру́ку кому
ele vermek — выдава́ть, предава́ть
- a fırsat vermek — представля́ть возмо́жность
fikir vermek — дать иде́ю
konser vermek — дава́ть конце́рт
ses vermek — а) издава́ть звук; б) подава́ть го́лос
üstevermek — дава́ть [в]прида́чу
yazı vazifesi vermek — задава́ть пи́сьменную рабо́ту
yetki vermek — дава́ть полномо́чия
2) дари́ть, отка́зывать3) припи́сывать; относи́ть к чемуtalihsizliğe vermek — припи́сывать невезе́нию
4) направля́ть повора́чивать что5) доставля́ть (радость, беспокойство и т. п.)ferahlık vermek — ра́довать, доставля́ть ра́дость
zahmet vermek — доставля́ть беспоко́йство (затрудне́ние)
6) выдава́ть за́муж7) счита́ть досто́йным (прили́чествующим)8) подверга́ть, предава́ть чемуateşe vermek — предава́ть огню́
9) выступает в роли вспом. гл., выражает быстротуgidivermek — бы́стро уйти́
söyleyivermek — бы́стро сказа́ть
-
5 vermek
v. accord, allow, assign, bear, bestow, bring in, cede, come across with, confer, contribute, dedicate, deliver, deliver up, dispose of, distribute, donate, endow, extend, furnish, give, give away, give in, grant, hand, hand in, hand out, hand over--------vermek (ceza)v. bring--------vermek (ilan)v. insert--------vermek (meyve)v. produce--------vermek (parti vb.)v. throw--------vermek (patent)v. charter--------vermek (sipariş)v. place--------vermek (ödül vb.)v. adjudge--------vermek (ödül)v. award--------vermek (örnek)v. adduce* * *give -
6 vermek
2) ТЫН, ЕТЫН, ТЭН, ЕТЭН5) (verme işini yapmak) ТЭН (МАТЭ) -
7 vermek
бирү -
8 vermek
İnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > vermek
-
9 vermek
dan--------dayin--------dayîn -
10 vermek
тын, еты, реты, къэтын, къэтын, къырэты, къыты -
11 vermek
أذاعأعطىاحتفلاغتفرباعبلغزوجسامحغفروهب -
12 vermek
1. أذاع [أَذَاعَ]Anlamı: yaymak2. أعطى [أَعْطَى]Anlamı: iletmek3. احتفل [اِحْتَفَلَ]Anlamı: eğlenceli toplantı düzenlemek4. اغتفر [اِغْتَفَرَ]Anlamı: bağışlamak5. باع [باعَ]Anlamı: satmak6. بلغ [بَلَّغ]Anlamı: bilgiyi başkalarına iletmek7. زوج [زَوَّجَ]Anlamı: evlendirmek8. سامح [سامَحَ]Anlamı: bağışlamak9. غفر [غَفَرَ]Anlamı: bağışlamak10. وهب [وَهَبَ]Anlamı: iletmek -
13 vermek
"to give; to hand; to pass; to give sth away, to concede; to deliver, to give in, to hand sth in; to provide, to furnish; to dispense; to present; to yield, to bear; to afford; to apply, to bend; to donate, to bestow, to grant; to assign; to devote; to sel" -
14 vermek
",-ir 1. /ı, a/ to give (something) to. 2. /ı, a/ to hand (something) to. 3. /ı, a/ to bequeath or leave (something) to. 4. /ı, a/ to attribute (something) to (someone´s state of mind). 5. /ı, a/ to turn (something) toward (something). 6. /ı, a/ to give (a daughter) in marriage (to). 7. /ı, a/ to give (oneself) over to (doing something deleterious). 8. /ı, a/ to abandon (oneself) to, give (oneself) over to (a pursuit). 9. /ı, a/ to lean (something) against (something). 10. /ı/ to give birth to. 11. /ı/ to produce, yield. 12. /ı/ to hold (a party, banquet); to give (a concert). 13. When suffixed to another verb it can indicate rapid or sudden action: Şeniz orada temizlik yaparken o koca kütüphane tam üzerine yuvarlanıvermesin mi? Here´s an incredible piece of news: while Şeniz was busy cleaning, that huge set of bookshelves suddenly toppled right on top of her! 14. When suffixed to another verb it can indicate a polite request: Oğlum bana bir çay getiriver! Bring me a glass of tea, there´s a good lad! Ver elini.... So then I went to..../And then I´ll go to...: Ankara´ya gideceğim, orada üç gün kaldıktan sonra ver elini Kayseri! I´ll go to Ankara; then three days later I´ll head for Kayseri. Vermeyince Mabut, ne yapsın Mahmut? proverb If God doesn´t grant you prosperity and skill, what can you do? Verip (de) pişman olmaktan, vermeyip (de) düşman olmak yeğdir. proverb It is better to refuse to give someone something and make an enemy of him than to be generous and regret it later. verip veriştirmek /a/ to give (someone) a good dressing down, give (someone) down the country." -
15 vermek
vermək -
16 cevap vermek
to answer, to reply (to), to give an answer yanýt vermek, karþýlýk vermek -
17 ağzının ölçüsünü vermek
-
18 ağzının payını vermek
= ağzının ölçüsünü vermek осади́ть, поста́вить кого-л. на ме́сто -
19 dizginleri ele vermek
-
20 dizginleri vermek
= dizginleri ele vermek отда́ть бразды́ правле́ния (кому-л.)
См. также в других словарях:
vermek — i, e, ir 1) Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm. Ö. Seyfettin 2) Bırakmak veya bağışlamak Hırsımdan bazılarına bedava verdim, alın götürün,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
güvence vermek — 1) bir anlaşmada taraflardan biriyle ilgili olarak sorumluluğu yüklenmek, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek 2) bir sorumluluk karşılığı olarak para vb. ortaya koymak, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
güvenmelik vermek — bir kimseye pazarlığında anlaşılmış bir paranın küçük bir bölümünü önceden vermek, kapora vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
karşılık vermek — 1) küçük büyüğüne karşı gelmek 2) cevap vermek, yanıt vermek Haşarı oğlan bu ağzı bozuk kadına şöyle karşılık veriyordu. O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
döl vermek — 1) yavru vermek, üremek 2) ürün vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kiraya vermek — kira karşılığında vermek, icara vermek Buradaki evimi de kiraya vermiştim. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
pay vermek — 1) hisse vermek, bölüşmede bulunan parçalardan ayırmak Batı, beynini sömürdüğü insanlara kendi uyruklarına sağladığı konfordan pay verip gönül alır. H. Taner 2) mec. küçük büyüğe karşılık vermek, saygısızca davranmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat vermek — bir işi yapmak için uygun, elverişli şartı sağlamak Bu çeşit yazılara cevap vermek hasma fırsat vermek olur. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yer vermek — 1) önemli saymak, saygı göstermek Etrafını zehirleye zehirleye yaşadıktan sonra hâlâ insanlar ona kendi aralarında bir yer veriyorlardı. M. Yesari 2) bir olaya yol açmak, imkân tanımak 3) önemli bir görev vermek 4) kendi yerini bir başkasına… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yol vermek — 1) geçmesine izin vermek Hafif sağ yapıp askerî bir kamyona yol verdi. A. İlhan 2) hızını artırmak 3) işten çıkarmak, işine son vermek Mademki bu işi yapamıyorsun, o hâlde başka işimiz yok derler, bana yol verirler. O. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
semere vermek — 1. meyva vermek. 2. sonuç vermek … Osmanli Türkçesİ sözlüğü